Kıssadan Hisse-3

21.02.2024 56

TEK AYAKKABI...

Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları neşeli bir şekilde vitrine yerleştirirken, yoldan geçen bir çocuk durmuş ve onu izlemekteydi. Ayakkabıcı çocuğu fark etti ancak çocuğa sezdirmeden göz ucuyla onu izliyordu. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabıları öğrenciler için spor ayakkabıları gözde olmuştu. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama küçük bir dükkân için yeterliydi. Ayakkabıcı ayakkabıların en güzelini vitrinde ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. O anda ayakkabıcı fark etti. Çocuk koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de değnekleri güçlükle kullandığını fark etti ve daha da fazla meraklandı. İçini ince bir hüzün kapladı… Adam ona gizliden gizliye bir kez daha göz attı. Giymiş olduğu pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de pantolonun paçası at yelesi gibi sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmiş başka diyarlara götürmüştü. Bir müddet öyle durdu sanki donmuş kalmıştı. Daldığı ancak kendinden başka birinin fark edemeyeceği hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, ayakkabıcı adam dükkandan dışarı bir ok gibi fırlayıp:
- Küçükk adam bakar mısın!. diye seslendi. Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika!.
Çocuk, ona dönerek:
- Gerçekten çok güzeller!. diye tebessüm etti. Ama benim bir bacağım doğuştan eksik.
- Bence önemli değil!. diye, atıldı adam. Bu dünyada her şeyiyle tam olan insan yok ki!. Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de aklı ya da vicdanı.
Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu. Ayakkabıcı adam ise konuşmayı sürdürdü:
- Keşke vicdanımız eksik olacağına, merhametimiz eksik olacağına,insanlığımız eksik olacağına ayaklarımız eksik olsa idi.
Çocuğun kafası iyice karışmıştı. Bu sefer ayakkabıcıya  doğru yaklaşıp:
- Anlayamadım!. dedi. Neden öyle olsun ki?
- Çok basit!. dedi, adam. Eğer vicdan, merhamet, adalet, insanlık vs. yoksa, cennete giremeyiz. Ama ayaklar yoksa kol, bacak yoksa problem değil. Zaten orda tüm eksikler tamamlanacak. Hatta sakat insanlar, sağlamlara oranla, daha fazla mükâfat görecekler...
Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi. Adam, vitrine işaret ederek:
- Baktığın ayakkabı, sana yakışır!. dedi. Denemek ister misin?
Çocuk, başını yanlara sallayıp:
- Üzerinde 30 lira yazıyor, dedi. Almam mümkün değil ki!.
-İndirim sezonunu, senin için biraz öne alırım!. dedi adam. Bu durumda 20 liraya düşer. Zaten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder. Çocuk biraz düşünüp:
- Ayakkabının diğer teki işe yaramaz!. dedi. Onu kim alacak ki?
- Amma yaptın ha!. diye güldü adam. Onu da, sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım.
Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı. Adam, devam ederek:
- Üstelik de öğrencisin değil mi? diye sordu.
- İkiye gidiyorum!. diye atıldı çocuk heyecanla. Üçe geçtim sayılır.
- Tamam işte!. dedi adam. 5 Lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır 5 lira. O da zaten pazarlık payı olur. Bu durumda ayakkabı senindir, sattım gitti!.
Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkâna girdi. İçerdeki raflar, onun beğendiği modelin aynısıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra, çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi. Ve çıkarttığı eskiyi göstererek
- Benim satış işlemim bitti!. dedi. Sen de bana, bunu satsan memnun olurum.
- Şaka mı yapıyorsunuz? diye kekeledi çocuk. Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi?
- Sen çok câhil kalmışsın be arkadaş.. dedi, gülerek adam.

 Antika eşyalardan haberin yok her halde. Bir antika ne kadar eski ise, o kadar para tutar. Bu yüzden ayakkabın, bence en az 30- 40 lira eder.

Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları, üzerinden atabilmiş değildi. Mutlaka bir rüyada olmalıydı. Hem de hayatındaki en güzel rüya.

Adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kağıt paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek:
- Bana göre 20 lira yeterli.. dedi. İndirim mevsimini başlattınız ya!..
Adam onu kıramayıp parayı aldı. Ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu.
Her nedense içi içine sığmıyordu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı.  

Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu. Sanki koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu. Sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip:
- Babam haklıymış!. dedi. 'Sakat olduğum için, üzülmeme hiç gerek yok!'
demişti.
* Her Rüzgar Savuracak Bir Toz bulur,
* Her Hayat Yaşanacak Bir Can Bulur,
* Her Umut Gerçekleşecek Bir Düş Bulur
* Bulunmayacak Tek Şey Senin Benzerindir

Şanı Yüce Olan suretlerinize ve mallarınıza bakmaz, ancak kalplerinize ve amellerinize bakar...